Küresel Isınma Sorunu
1 sayfadaki 1 sayfası
Küresel Isınma Sorunu
"...Önlemler şimdiden tüm dünya çapında ve hiçbir taviz vermeden alınsa bile önümüzdeki 30 yıl içinde normal ölümler dışında gelişen ülkeler de dahil, ek olarak 2 milyara yakın sayıda insan ölecek..."
Bu satırlar benim, bundan 10 yıl önceki çevre konulu ayrıntılı bir makalemde yer alıyordu. Aynı makalede atmosferdeki yoğunluk artacağından; kışların daha şiddetli geçeceğini, sel baskınlarının olacağını da belirtmiştim. Ancak keşke felaketler bununla sınırlı kalsa.
Tüm dünyada lider bozuntularının olumsuz hırsları sonucu dünyada hızlı, büyük ve gereksiz tüketime yönelik sanayileşme yüzünden dünya hızla kirlendi. Atmosfer, sular ve karalar.
Sıradaki, oyunun son perdesi, öncekileri aratacak nitelikte ve aslında doğanın bir harikası. Karşı konulamaz bir güç, çünkü bir noktayı geçince, alıp başını gidiyor, istenildiği kadar önlem alınsa bile. Adını "Küresel Isınma" koymuş çok bilmiş insanoğlu. Yine çok bilmiş insanoğlunun çok bilmiş bilimadamları "ozon tabakasının kendini yenilediğini çünkü eskiden büyük olan tek bir deliğin yerini şimdi toplamları ondan da küçük olan iki deliğin aldığını" söylüyorlar. Doğanın matematiğinde; büyük parçanın çoğalmak için küçük parçalara bölünüp o parçaların ayrı ayrı büyümesi vardır. Yani ozon (O3) deliği öncekinin iki katına çıkacak; üstelik öncekinin ortaya çıkış süresinin yarısında.
Gelelim Küresel Isınma'ya, ya da Dünya'nın, kendine ihanet eden evladını nasıl yokedeceğine dair yönteme. Kısa tutup sadece olacakları adım adım vereceğim:
Kirlenme bu hızla devam ederse yaklaşık 20 yıl sonra atmosferdeki sera etkisi yaratan gazlar kendi kendilerinden sera etkisini arttıracak. Yani bu etki atmosferdeki gazların yoğunluğuyla doğru orantılı ancak aritmetik olarak değil, geometrik olarak artacak. Buna ben "kendi kendini tetikleme etkisi" diyorum. Küresel ısınmaya ozondaki delinme de ek ateş olacak.
Su kaynakları yok olmaya başlayacak. Yiyecek ve içecek üretimi azalacak.
Atmosferdeki su buharından su elde yöntemleri ihtiyacı karşılamayacak. Enerji kullanımı ile su üretmek için barajlar da yeterli enerjiyi sağlayamayacak. Bu durumda mecburen termik santralleri devreye sokacaklar. Fosil yakıtlarının kullanımı artacak. Bu da sera gazlarının artışını en yüksek noktaya çıkaracak.
Sonraki 20 yılda daha heyecanlı bir döneme giriyoruz:
Dünyada eskiden ekim yapılan birçok arazi çölleşmeye başlayacak. Tarım ürünleri susuzluk ve yakıcı güneş yüzünden yetiştirilemeyecek.
Dünya kavrulmaya başlayacak. Kentlere yiyecek ulaştırılamayacak. Kentliler şehirdışına göç etmekten başka çare bulamayacak. Ancak bu aptalca bir umuttan başka bir şey değil; çünkü yaşanabilir kırsal yaşam alanları oldukça daralmış olacak. Büyük nehirler bile iyice kurumuş olacak.
Sürekli fırtınalı yağışlar, insanların tüm elektronik sistemlerini felç eden doğal elektrik boşalmaları yanında kavurucu güneş nedeniyle de enerji iletim hatlarının çoğu işlemez olacak.
Metropollerde yaşayanlardan başlayarak; önce yavaş sonra hızlı bir şekilde kitlesel ölümler başlayacak. İnsanlar tedbir almaya bile vakit bulamayacak, felaketin farkına vardıklarında felaket etkilerini gösteriyor olacak. Felaketin farkına varmalarına ise baskılarını giderek arttıran liderler ve devletler engel olacak, dünyanın yokolmasına dair herşeyi son 200 yıldır özellikle gizledikleri gibi.
2050'yılına gelindiğinde dünyadaki 1 milyon türün (insan dahil) nesli tükenmeye başlayacak. Kirlenme geri dönülmez noktayı aştığında hiçbir tedbir işe yaramayacak; kitlesel ölümler başlayacak. Birkaç yılda insan soyunun üçte biri tükenmiş olacak.
Tüm bunları yaşamızın sonlarına doğru ya siz yaşayacaksınız, ya da hayatının baharındaki çocuklarınız yaşayacak.
Mükemmel varlık "insan"ın sayısı arttıkça bilinci onun tersinden de çok azalıyor. Böylece işi kolaylaşan liderlerin söyleyeceği tek şey şu olacak:
"Mutlu yıllar!"
Genel olarak tüm türlerin ve tabiatın yok olması doğal bir süreçtir. Tüm dinlerin Tanrılarının ve tabi liderlerin umurunda olmak zorunda değil. Bu tür liderlere karşı koyamayacak kadar cahil sürüsünün yapabileceği bir şey de olamaz. Yani yukarıdaki sonuçlar kaçınılmaz olacak. Şu yaşadığımız ülkede vatandaşlığının sadece seçimden seçime oy kullanmak olduğunu sanan ve ellerinden o da alınsa sadece dövünmekle yetinen, dövünmese de etkili bir tepki gösterebilecek bilinci oluşturamayıp kolayca dağılabilecek zayıf iradeli insanlar varken, bazı ifadelerin boşa nefes tüketmek ve doğaya karşı gelmek olduğu açık evet doğaya. Ne yani kim haklı, liderler mi?! Aslında liderler o halde "başka bir şeyin" sözcüsü mü? Düşünün, nedir o? Mutlu yıllar!
Bu satırlar benim, bundan 10 yıl önceki çevre konulu ayrıntılı bir makalemde yer alıyordu. Aynı makalede atmosferdeki yoğunluk artacağından; kışların daha şiddetli geçeceğini, sel baskınlarının olacağını da belirtmiştim. Ancak keşke felaketler bununla sınırlı kalsa.
Tüm dünyada lider bozuntularının olumsuz hırsları sonucu dünyada hızlı, büyük ve gereksiz tüketime yönelik sanayileşme yüzünden dünya hızla kirlendi. Atmosfer, sular ve karalar.
Sıradaki, oyunun son perdesi, öncekileri aratacak nitelikte ve aslında doğanın bir harikası. Karşı konulamaz bir güç, çünkü bir noktayı geçince, alıp başını gidiyor, istenildiği kadar önlem alınsa bile. Adını "Küresel Isınma" koymuş çok bilmiş insanoğlu. Yine çok bilmiş insanoğlunun çok bilmiş bilimadamları "ozon tabakasının kendini yenilediğini çünkü eskiden büyük olan tek bir deliğin yerini şimdi toplamları ondan da küçük olan iki deliğin aldığını" söylüyorlar. Doğanın matematiğinde; büyük parçanın çoğalmak için küçük parçalara bölünüp o parçaların ayrı ayrı büyümesi vardır. Yani ozon (O3) deliği öncekinin iki katına çıkacak; üstelik öncekinin ortaya çıkış süresinin yarısında.
Gelelim Küresel Isınma'ya, ya da Dünya'nın, kendine ihanet eden evladını nasıl yokedeceğine dair yönteme. Kısa tutup sadece olacakları adım adım vereceğim:
Kirlenme bu hızla devam ederse yaklaşık 20 yıl sonra atmosferdeki sera etkisi yaratan gazlar kendi kendilerinden sera etkisini arttıracak. Yani bu etki atmosferdeki gazların yoğunluğuyla doğru orantılı ancak aritmetik olarak değil, geometrik olarak artacak. Buna ben "kendi kendini tetikleme etkisi" diyorum. Küresel ısınmaya ozondaki delinme de ek ateş olacak.
Su kaynakları yok olmaya başlayacak. Yiyecek ve içecek üretimi azalacak.
Atmosferdeki su buharından su elde yöntemleri ihtiyacı karşılamayacak. Enerji kullanımı ile su üretmek için barajlar da yeterli enerjiyi sağlayamayacak. Bu durumda mecburen termik santralleri devreye sokacaklar. Fosil yakıtlarının kullanımı artacak. Bu da sera gazlarının artışını en yüksek noktaya çıkaracak.
Sonraki 20 yılda daha heyecanlı bir döneme giriyoruz:
Dünyada eskiden ekim yapılan birçok arazi çölleşmeye başlayacak. Tarım ürünleri susuzluk ve yakıcı güneş yüzünden yetiştirilemeyecek.
Dünya kavrulmaya başlayacak. Kentlere yiyecek ulaştırılamayacak. Kentliler şehirdışına göç etmekten başka çare bulamayacak. Ancak bu aptalca bir umuttan başka bir şey değil; çünkü yaşanabilir kırsal yaşam alanları oldukça daralmış olacak. Büyük nehirler bile iyice kurumuş olacak.
Sürekli fırtınalı yağışlar, insanların tüm elektronik sistemlerini felç eden doğal elektrik boşalmaları yanında kavurucu güneş nedeniyle de enerji iletim hatlarının çoğu işlemez olacak.
Metropollerde yaşayanlardan başlayarak; önce yavaş sonra hızlı bir şekilde kitlesel ölümler başlayacak. İnsanlar tedbir almaya bile vakit bulamayacak, felaketin farkına vardıklarında felaket etkilerini gösteriyor olacak. Felaketin farkına varmalarına ise baskılarını giderek arttıran liderler ve devletler engel olacak, dünyanın yokolmasına dair herşeyi son 200 yıldır özellikle gizledikleri gibi.
2050'yılına gelindiğinde dünyadaki 1 milyon türün (insan dahil) nesli tükenmeye başlayacak. Kirlenme geri dönülmez noktayı aştığında hiçbir tedbir işe yaramayacak; kitlesel ölümler başlayacak. Birkaç yılda insan soyunun üçte biri tükenmiş olacak.
Tüm bunları yaşamızın sonlarına doğru ya siz yaşayacaksınız, ya da hayatının baharındaki çocuklarınız yaşayacak.
Mükemmel varlık "insan"ın sayısı arttıkça bilinci onun tersinden de çok azalıyor. Böylece işi kolaylaşan liderlerin söyleyeceği tek şey şu olacak:
"Mutlu yıllar!"
Genel olarak tüm türlerin ve tabiatın yok olması doğal bir süreçtir. Tüm dinlerin Tanrılarının ve tabi liderlerin umurunda olmak zorunda değil. Bu tür liderlere karşı koyamayacak kadar cahil sürüsünün yapabileceği bir şey de olamaz. Yani yukarıdaki sonuçlar kaçınılmaz olacak. Şu yaşadığımız ülkede vatandaşlığının sadece seçimden seçime oy kullanmak olduğunu sanan ve ellerinden o da alınsa sadece dövünmekle yetinen, dövünmese de etkili bir tepki gösterebilecek bilinci oluşturamayıp kolayca dağılabilecek zayıf iradeli insanlar varken, bazı ifadelerin boşa nefes tüketmek ve doğaya karşı gelmek olduğu açık evet doğaya. Ne yani kim haklı, liderler mi?! Aslında liderler o halde "başka bir şeyin" sözcüsü mü? Düşünün, nedir o? Mutlu yıllar!
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz